1

Bir İsimden Fazlası:
Tüvana'nın Anlamı

Tüvana…

Kimileri Tuvana diye telaffuz etse de, Farsça etimolojik kökenine bakıldığında aslı Tüvana’dır. Tüvana, isim değil bir sıfattır aslında; Kuvvetli, dinç, canlı demektir.

Ortada birtakım genç, tüvana adamlar soyunmuş, dökünmüş duruyorlar” diye yazar Memduh Şevket Esendal.

Tüvana 08 Ocak 1987’de kar, tipi, soğuk bir gecenin ardından sabah 9’u geçe Ankara Gülhane Askeri Tıp Akademisi Hastanesi’nde dünyaya geldi.

Sarı saçları bebekken cereyana tutulmuş gibi dimdikti, herkes bu özelliğine bayılırdı.  

Çok inatçı, dediğim dedik, sabırlı, kırılgan, aşırı hassas, genelde duygularını belli etmeyen, arkadaş canlısı, sonsuz yardımsever, kibar, büyüklerine karşı çok saygılı, düşünceli. Onun çocukluğunu bilen büyükleri, Tüvana’nın göğsünde bir iyilik meleği oturuyor derlerdi. Oğlak burcunun tipik özelliklerini taşırdı.

TAuraResim

Işığın İzinde:
Ankara’dan İstanbul’a Yolculuk

Anaokulu çağında, annesinin Fransızca eğitim veren Tevfik Fikret Lisesi mezunu olması dolayısıyla kızkardeşi Dilara ile birlikte Fransız Elçiliğine bağlı Lycee Charles de Gaulle’ün anaokuluna yönlendirildi. Lise eğitimini bu okulda bitirdikten sonra Nice Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden kabul aldı. Ancak “ben yurt dışına ancak turistik seyahat için giderim, benim yerim İstanbul diyerek, tercihini İstanbul’dan yana kullandı ve üniversite sınavını kazandıktan sonra önce Bilkent Üniversitesi’nde simültane tercümanlık bölümüne zamanın bölüm müdürü ve başkanı tarafından mezun olduğu okul nedeniyle sevinçle karşılandı ve ilk etaplarda meclise tercümelere gönderilme niyetleri söylendi.

Bu arada aklı İstanbul’da olan Tüvana Galatasaray Üniversitesi’nin giriş sınavına katıldı. Bu sınava onu babası Şibay götürdü, Tüvana bu sınav için ders almadı ve hiç çalışmadı. Akşam, kaldıkları Gezi Oteli’nin odasında babası hiç değilse birazcık çalışsın diye lobiye iniyor. Tüvana otel odasında yalnız kalınca “ohhh babam gitti, yaktım bi sigara, balkona çıktım, önümden gemiler geçiyor” diye seyran etmiş, ertesi gün de sınavdan çıkınca “ben bu sınavı aldım baba” demiş. Ve hakikaten de kazandı sınavı, “İletişim Fakültesi” hedefi gerçekleşmişti.

Tüvana’nın canlı ve güçlü aurasının yaydığı ışık onu sıradanlıktan uzak bir figür haline getirdi.

4

Adımların Hikayesi

Galatasaray Üniversitesi, Suada, Reina günleri hayat yolculuğunda sağlam adımlarla ilerlediği basamaklar gibiydi. 

Hayat yolculuğuna ilk darbe, üniversitedeki ilk yılında tiroid kanseri teşhisi konması oldu. Ameliyat oldu ve ardından bir tedavi dönemi geçirdi. İyileşti, ancak hayatının geri kalanında tiroid ilaçları aldı. İkinci darbe, 1 Ocak 2017 gecesi çalıştığı uluslararası restoran Reina’ya düzenlenen terör saldırısı oldu. Bu hain terör saldırısından güçlükle de olsa kurtulmayı başardı. Çalışmakta olduğu Reina ve Suada Restoranları yıkılıp kapandıktan sonra Tüvana, İstanbul’da MYO adlı Asya mutfağı restoranını açarak yeniden ayağa kalkmayı başardı.

İstanbul’daki öğrencilik hayatında önce  tanıdıklarının yanında pansiyoner olarak kaldı. Sonra Ankara’dan annesi geldi ve birlikte yaşadılar, sonra köpeği Venüs onlara katıldı. Babası yeni bir evlilik yapıp Ankara’da kalmıştı, Tüvana’yı elinden geldiğince İstanbul’da destekledi.

2

Sessiz Bir Gece:
Işığın Uğurlandığı Yolculuk

Tüvana hayatının ilk 18 yılını Ankara’da okuyarak geçirdi. Diğer bölümünü ise çok sevdiği İstanbul’da.  İstanbul’daki hayatında, Suada’nın yıkılması ve Reina katliamı ardından MYO’nun devralınması,  güç bir süreç, tanınma çabaları… Önceleri FSM Mahallesi’nde başlayan MYO yolculuğu daha sonra Anadolu yakası Tatlısu Mahallesi’ne uzanıyor. Büyük emek, büyük çaba, var olma savaşı derken 2024 yılı 12 Ağustos’u 13 Ağustos’a bağlayan gece, gece yarısını geçe, Tüvana son nefesini aldı, 37 yaşında.

Her insan gibi engellere karşı kahramanca mücadele dolu bir hayat, erken bitiyordu.

5

Bağlılık ve Tutkular:
Tüvana’nın İçsel Evreni

Tüvana’nın vazgeçilmez tutkuları ve güçlü bağları vardı. Annesi Sumru, kız kardeşi Dilara ile birlikte sağlam ve güçlü duruşlarına devam ettiler. Doğuştan Galatasaraylıydı Tüvana. Vazgeçilmez tutkusu, Suada’da çalışmaya başladıktan sonra daha da güçlendi. Sırtında sarı kırmızı forması, GS plakalı arabasıyla stadyumun yolunu tutuyor, maç kaçırmıyordu. En sevdiği renkler tabii ki sarı-kırmızı idi, fanatik GS’lı, en büyük yemini “GS ölene kadar şampiyon olmasın ki “ idi.

Bir diğer tutkusu ise sevgili köpeği Venüs’tü. Öylesine ki, bir sonraki arabasının plakasını Venüs’e uygun olarak almıştı.

Hayır demeyi öğrenememişti. Çok komik ve eğlenceliydi, umulmadık anda bir espri patlatıverir, herkesi güldürürdü. Acıya ve ağrıya sonsuz dayanıklıydı. Haksızlık ve iftiraya karşı inanılmaz öfke gösterirdi. Zeki, akıllı ve çok pratikti. Sokak hayvanlarına karşı aşırı duyarlı ve koruyucuydu. “Bir gün çok zengin olursam dönümlerce bir arazi alıp sokak hayvanlarını orada barındırıp bakmak isterim” derdi.

İyi bilardo ve tavla oynar, çok iyi maç yapar, sol ayağıyla gol atar ve çocukluğunda Tüvana olmadan maça başlanmazdı. Bir seferinde futbol oynarken ayak baş parmağını kırmıştı.

Makarna ve lazanya en sevdiği yemeklerdi, çok da güzel yapardı. Patlıcan yemeklerine, değişik sos ve baharatlara, farklı lezzetlere bayılır ve dener, çok da başarılı sonuçlar alırdı, mutfakta yaratıcı idi.

Randevularına her zaman geç kalır, bekletir ama kimse de O’na kızamazdı.

Adeta bir spor ayakkabı koleksiyoneriydi.

Çocukluğundan itibaren keman çalmak istediğini 30’lu yaşlarından sonra ifade etmiş sonra da zamanı olmamıştı.

Güzel sesi olduğu söylenirdi ama ailesine hiç kendisini dinletmemişti. İyi bir film izleyicisiydi.

Çocukluğundan beri inanılmaz bir yükseklik korkusu vardı, yürüyen merdivenlerde bile kenarda duramazdı.

Çok iyi sır saklar, ser verir sır vermezdi.

Mükemmel bir sofra adabı vardı ve içmeyi severdi.

Sağlam bir zihinsel yapısı vardı, ancak bahsettiği bir şikayet, İstanbul’daki mücadeleleri sırasında babasının onu İstanbul’da kendi haline bırakmasıydı.  

Evlenmedi, bir kez nişanlanmıştı.

Kendi kuşağı gibi o da Atatürk hayranıydı. Bir keresinde bir seçim gününden sonra, birisinin Ata’ya küfrettiğini duyduğunda, yumruklarını etkin olarak konuşturmuştu.

3

Bu son...
Sizi seviyorum...
Hoşça kalın!

(Bu üç kelimelik mesaj 31 Aralık 2016’yı 1 Ocak 2017’ye bağlayan gece, Reina’da yaşanan trajik terör katliamı sırasında Tüvana tarafından arkadaşlarına atıldı. Aşağıdaki metin Tüvana’nın medyaya o gün verdiği röportajdan alıntıdır.)

Düşünün, bir yılbaşı gecesi arkadaşlarınızla eğlenmek için bir mekâna gidiyorsunuz. Yeni yıla girdiğiniz dakikalarda biri elindeki silahı size doğrultup, ateş açmaya başlıyor. Müzik sesi arasından çığlıklar yükseliyor, insanlar kaçışıyor. Kaçamayanlar ise, kurtulamıyor. Saldırgan, ölü bedenlerin arasında beyaz gömleğini giyerek dışarı çıkıyor, polislerin arasından geçerek, ortalıktan kayboluyor. 

Reina’da çalışan ve saldırıdan kurtulmak için tuvalete koşan Tüvana Tuğsavul gibi. Gözleri dolmuş bir şekilde, elektriğin aniden kesildiğini ve silahlı adamın kendini havaya uçuracağını düşünüyor.

“Arkadaşlarıma ‘bu son… Sizi seviyorum… Hoşça kalın’ diye mesajlar attım.”

Reina’nın Halkla İlişkiler ve Kurumsal İletişim Müdürü Tüvana Tuğsavul da saldırı anı yaşadıklarını şöyle anlattı, “Teröristin silahından çıkan mermilerin yaydığı ışığı gördüm. Koşarak tuvalete saklandım. Bir kabinde 8-9 kişiydik. O sırada emniyeti aradım. Saldırı hâlâ devam ediyordu. Bir yandan da kamera odasındaki arkadaşlarla yazışıyordum. ‘Kaç tane saldırgan var’ diye sordum. ‘Bir tane’ dediler. Daha çok kişiyi öldüremesin, karanlık olsun diye ışıkları söndürdüler. En son kendisini patlatacağını düşündüm. Tam bir kaostu. Dışarı kendimi attığımda Mehmet Koçarslan telefonda konuşuyordu. O gün kızı Yasemin de mekânda olacaktı normalde. Panik halindeydi o da. Bir yandan kaç kişinin ölmüş olabileceğini öğrenmeye çalışıyor bir yandan da kızını arıyordu.”

Tuğsavul, saldırı saatinin ise, bilinçli seçildiğine işaret ediyor, “Çoğu insan ailesiyle başka bir mekânda yeni yıl yemeği yedikten sonra Reina’ya gelirdi. Genelde de saat 01.00 gibi mekân dolmaya başlardı yılbaşı geceleri. Saldırının gece saat 24.00’ü geçtikten sonra yapılmasının nedeni de bu bence. Terörist en kalabalık saati seçiyor. İçeriyi çok iyi biliyor. Tanıtım videolarını da izlemiş olabilir. Bilmiyorum. Ama yılbaşından önce Lübnanlı bir grup gelip, mekâna bakmak istedi. Biraz gariplerdi. Daha doğrusu Reina’da yılbaşı kutlamak için gereken maddi güce sahip görünüşte insanlar değillerdi. İçeriyi uzun uzun incelediler sonra da gittiler.”

Tuğsavul da diğer mekân çalışanları gibi polisin müdahalede geç kaldığı düşüncesinde… “Saldırıyı bir kişinin yaptığını o sırada dışarıda bulunan polisler biliyordu. Daha erken müdahale etselerdi o kadar kişi ölmeyebilirdi.” 9 yıl Reina’da çalıştığını anlatan Tuğsavul, üzüntülerini şu sözlerle dile getiriyor: “Doğumgünüm artık 1 Ocak.”

ÖLÜM İLÂNI YERİNE:

 Biz de seni çok sevdik Tüvana. Artık 1 Ocak ve 8 Ocak günlerini senin doğuş ve yeniden doğuş günlerin olarak anıyoruz. Tüm sevenlerin gibi, yokluğunu en derinden hissediyor ve seni çok özlüyoruz.

Sumru, Şibay, Dilara, Ozan, Alara ve İlayda, Venüs